T.C. DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri Kurulu | ||
Esas No | : 2019/1672 | |
Karar No | : 2020/94 | |
Tarih | : 19.02.2020 |
BEŞ YILLIK GENEL ZAMANAŞIMI SÜRESİRESEN TARH NEDENİNİN BULUNUP BULUNMADIĞI VE RESEN TAKDİR EDİLEN MATRAHIN HUKUKA UYGUN OLUP OLMADIĞITAKDİR KOMİSYONUNA SEVK TARİHİ, TAKDİR KOMİSYONU KARARININ VERGİ DAİRESİNE TEVDİ TARİHİ, İHBARNAMENİN TEBLİĞ TARİHİ DİKKATE ALINARAK OLAYDA ZAMANAŞIMININ BULUNUP BULUNMADIĞI HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİTAKDİR KOMİSYONUNCA HENÜZ MATRAH TAKDİR EDİLMEDEN İNCELEME TAMAMLANARAK VERGİ TEKNİĞİ RAPORU DÜZENLENMESİ |
İÇTİHAT METNİ
ÖZET :
Hakkında vergi incelemesi başlatılan davacı takdire sevk edilmiş, takdir komisyonunca henüz matrah takdir edilmeden inceleme tamamlanarak davacı hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmesi üzerine takdir komisyonunca anılan vergi tekniği raporundaki tespitler esas alınmak suretiyle beş yıllık genel zamanaşımı süresi dolduktan sonra matrah takdirine gidilmiştir. Anılan takdir komisyonu kararına istinaden tebliğ edilen ihbarname içeriği vergi ve cezanın kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
Israr kararında, idare tarafından takdire sevk tarihi dikkate alınarak takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durdurmak amacıyla yapıldığı kabul edilmiş ve tarhiyatın hukuka uygunluğu bu yönüyle değerlendirilmiştir. Ancak yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, Kanun’da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan ve belirlilik ve öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle takdir komisyonuna sevk tarihi, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi, ihbarnamenin tebliğ tarihi dikkate alınarak olayda zamanaşımının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi, zamanaşımının bulunmadığının tespiti halinde takdir komisyonu kararının verildiği tarih itibarıyla resen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı ve resen takdir edilen matrahın hukuka uygun olup olmadığı hususları da araştırılarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezaların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen temyize konu ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
İstemin Konusu : İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin, 24/09/2019 tarih ve E:2019/2506, K:2019/3110 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem: Hakkında vergi incelemesi başlatıldıktan sonra takdire sevk edilen davacı adına, takdir komisyonunca henüz matrah takdir edilmeden inceleme tamamlanarak davacı hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmesi üzerine anılan vergi tekniği raporundaki tespitler esas alınmak suretiyle verilen takdir komisyonu kararlarına istinaden beş yıllık tarh zamanaşımı süresinden sonra tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnameleriyle 2010 yılı için re ‘sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ile aynı yılın Temmuz-Eylül ve Ekim-Aralık dönemleri için aslı aranmayan geçici vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
İstanbul 4.Vergi Mahkemesinin, 18/07/2017 tarih ve E:2016/2895, K:2017/1693 sayılı kararı:
Davalı idarece zamanaşımı süresinin dolmasına çok az bir süre kala sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla davacının takdir komisyonuna sevk edilmesi zamanaşımı süresini durdurmayacağından, zamanaşımı süresinin dolduğu tarihten sonra tebliğ edilen ihbarnameler içeriği cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle cezalı tarhiyatları kaldırmıştır.
Davalı idarenin istinaf başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin 23/01/2018 tarih ve E:2017/5090, K:2018/65 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 21/01/2019 tarih ve E:2018/2763, K:2019/336 sayılı kararı:
Tarh zamanaşımı süresinin dolmasından önce yapılan takdire sevk işlemi ile 213 sayılı Kanunun 114. maddesi uyarınca tarh zamanaşımı süresi duracağından, uyuşmazlıkta takdir komisyonu kararlarının vergi dairesine geliş tarihi araştırılıp dava konusu cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin davacıya tebliğ edildiği tarih dikkate alınarak öncelikle zamanaşımı bakımından yapılacak inceleme sonucu olayda zamanaşımı bulunmadığı sonucuna varılması halinde işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin, 24/09/2019 tarih ve E:2019/2506, K:2019/3110 sayılı kararı:
Vergi Dava Dairesi, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Temyiz Edenin İddiaları: Kanuna uygun olarak salınan vergi ve kesilen cezada hukuka aykırılık olmadığı, aksi yöndeki ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Karşı Tarafın Savunması : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA |
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
İNCELEME VE GEREKÇE:
Maddi Olay: Hakkında vergi incelemesi başlatılan davacı takdire sevk edilmiş, takdir komisyonunca henüz matrah takdir edilmeden inceleme tamamlanarak davacı hakkında vergi tekniği raporu düzenlenmesi üzerine takdir komisyonunca anılan vergi tekniği raporundaki tespitler esas alınmak suretiyle beş yıllık genel zamanaşımı süresi dolduktan sonra matrah takdirine gidilmiştir.
Anılan takdir komisyonu kararına istinaden tebliğ edilen ihbarname içeriği vergi ve cezanın kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
İlgili Mevzuat: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 113. maddesinde, zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un 114. maddesinin ikinci fıkrasının zamanaşımının durma süresinin belirsizliğinin Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin 15/10/2009 tarihli ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra 23/7/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle yeniden düzenlenen ve 1/7/2010 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren halinde “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanun’un 30. maddesinin birinci fıkrasında “Resen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
213 Kanun’un 72 ila 75. maddelerinde takdir komisyonunun kuruluşu, üyelerin seçilmesi, görev ve yetkileri sayılmış, aynı Kanun’un 31. maddesinde, takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 74. maddesinin “a” işaretli fıkrasında ise, takdir komisyonlarının maddede sayılan görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, yalnız hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde sayılan re ‘sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re ‘sen takdir edilebileceği gibi takdir komisyonuna başvurularak da matrahın takdir edilmesi sağlanabilecektir. Anılan maddede sayılan hallerde matrahın takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceği tartışmasız olup bu durumdaki bir mükellefin takdire sevk edilmesine ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kanun’un 74. maddesindeki kuraldan takdir komisyonunun takdir nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme yapamayacağı anlaşılmaktadır.
Israr kararında, idare tarafından takdire sevk tarihi dikkate alınarak takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durdurmak amacıyla yapıldığı kabul edilmiş ve tarhiyatın hukuka uygunluğu bu yönüyle değerlendirilmiştir. Ancak yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, Kanun’da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan ve belirlilik ve öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle takdir komisyonuna sevk tarihi, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi, ihbarnamenin tebliğ tarihi dikkate alınarak olayda zamanaşımının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi, zamanaşımının bulunmadığının tespiti halinde takdir komisyonu kararının verildiği tarih itibarıyla resen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı ve resen takdir edilen matrahın hukuka uygun olup olmadığı hususları da araştırılarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezaların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen temyize konu ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin, 24/09/2019 tarih ve E:2019/2506, K:2019/3110 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 19/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi. / Palmiye Yazılım
KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.